Evet Levsel’in dehşet başarılı Nevizade Geceleri ve Ölüm Varmış yorumlarını koymuştuk bloga. Bu kez kendisiyle söyleşeyim derken iş büyüdü ve söyleşi GS dergisi Ekim sayısına giriverdi. Blogda da bulunsun diyerekten…
Önce kısa bir giriş: Levsel, Galatasaray aşığı olmanın yanında amatör bir müzisyen. Bir sürü gitar, davul ve karmaşık ekipmandan oluşan ev stüdyosunda yapıyor çalışmalarını. Alıyor GS tribün bestelerini, önce elektro gitarla çalıyor rifleri, sonra davul ve vokali harmanlıyor, ortaya alternatif heavy rock tadında eşsiz Nevizade Geceleri ve Ölüm Varmış yorumları çıkıveriyor…
Ve söyleşi:
- Levsel, müzikle ilgili çalışmalarından kısaca bahseder misin ?
Lise gruplarından sonra üniversite döneminde Taksim’deki çeşitli barlarda farklı gruplarla rock’n roll ve blues çaldım. O aralar yine kendi keyfimize göre daha sert müzikler yaptığımız beste grupları da oldu. Bir yandan da evde kendim bir şeyler yapıyordum. Sonra Amsterdam’a taşındığım vakit bir gruba dahil oldum. Bir E.P. çıkartıp konserler verdik. Şu an tekrar İstanbul’dayım ve yine birden çok grupla beraber çalıyorum.
-Nevizade geceleri, Ölüm Varmış gibi Galatasaray tribün şarkılarını, daha doğrusu bestelerini yorumlama fikri nasıl oluştu?
Yine Amsterdam’dayken, Amsterdam dışında Amstelveen’de bir arkadaşın evinde 2008 yılında Ali Sami Yen’deki Fenerbahçe maçını izledik. Nonda’nın kafasıyla kazandığımız maç. O maç bitti ben kendimi sokaklara attım, biraz içkiye de abanmışız sağa sola bağırıyorum, Fener’e çakmışız, şampiyonluğu yarılamışız, kolay değil! Sokakta çıt yok tabi, ufacık bir yer Amstelveen. Delirecem, yapıştım telefona İstanbul’u arıyorum önüme geleni, maç muhabbeti yapıcaz, galibiyetin tadını çıkarıcam! O an çok fena koydu gurbette olmak, şimdi dedim Sami Yen’de olmak vardı. Yutkunup eve gittik yapacak birşey yok. O aralar bayağı koymuştu Galatasaray’dan, İstanbul’dan, Galatasaray’lılardan uzak olmak. O dönemler düştü aklıma Galtasaray şarkıları yapmak yanlış hatırlamıyorsam.
-Nedir gurbet taraftarlığı, anlatsan?
Gurbet taraftarlığı sıkıntılı. Coşuyosun kuduruyosun bir ayar verebileceğin, ayar alabileceğin adam yok! Hani var tabi de, olduğu kadar. Bir Fener’liye bile hasret kalıyorsun ki giydiresin! Gerçi o 2008 şampiyonluğunu kanallarda bir tekneyle gezerek kutladık, bayağı bir inlettik Amsterdam’ı, o eğlenceli oldu.
- Galatasaraylılığın aileden mi geliyor?
Maalesef değil, babam Fenerbahçeli. Ama kendini bilmez olanlarından değil, Fener’li olduğundan çok futbol taraftarıdır. Oturup güzel maç izleriz beraber. Denizli – Fenerbahçe maçını izlerken Appiah’ın topu dışarı vurduğu pozisyonda benim dizlerim boşaldı, yere düştüm, nabız falan düştü, bir şeyler oldu. Peder bey maçı, şampiyonluğu falan bırakıp beni mutfağa taşıttı, maç bitene kadar orada tuttular beni. Gerçi maç bitti haberi geldiğinde yine ayılıp bayıldım o ayrı. Ben kendimi bildim bileli fanatik Galatasaraylıyım bir şekilde. Ankara’dan İstanbul’a taşındığımız günü hatırlıyorum, tam bizim 1987’de Eskişehir’le oynadığımız şampiyonluk maçı bitmiş, köprüden geçiyoruz, belediye otobüslerinin o küçük camlarından insanlar sarkıyor ellerinde bayraklarla şampiyonluğu kutluyorlar. İstanbul’a taşındıktan sonra okulum Florya’daydı, çekiyor demek bir şekilde. Yine ilk çalıştığım ofis Ortaklar Caddesindeydi, stadın dibindeydim. Takım otobüsünün geldiğini görür sonra giderdim maça. Hayatımın en mutlu günlerinden biri, takımın Atatürk Havaalanı’na Uefa kupasıyla indiği gündür.
- Kombinen var mı ?
Kombine hiçbir zaman almadım, yeni açık biletimi alır giderim maça. Bizim tayfayla sokakta içeriz, sonra ayrılırız ben yeni açığa geçerim, onlar kapalıya. Pardon, olimpiyat stadı senesinde vardı kombinem, kale arkasındaydım, almayanı dövüyolardı.
-Tekrar müzik! Nevizade Geceleri Rock versiyonunu Hollanda da mı yaptın ?
Evet Hollanda’da, Skibbe döneminde yapmıştım yalnış hatırlamıyorsam. Evde bir odaya doldurdum gitarları amfileri, bir laptopla hazırladım. Alet edevatın büyük kısmı İstanbul’da olduğu için kötüydü o kayıt. Sonra koydum youtube’a, millet çok sevmiş. Sırf benim yayınladığım yerlerde bayağı tıklandı, bir de insanların alıp koyduğu yerler de var. Bayağı bir yayıldı. Bir gün resmi sitede, bir gün forma tanıtımında kullanılmış. Zaten derdim de buydu, insanlara ulaşsın, gece kafayı çeken Galatasaraylılar coşunca açsın dinlesin, söylesin. Geçen ay da Ölüm Varmış Korku Varmış’ın rock versiyonunu yaptım, saldım internete. O da Hollanda’dan kalma bir fikirdi, buraya döndükten sonra yapmak kısmet oldu.
-Besteleri neye göre seçiyorsun , neden bu ikisini seçtin?
Bir kere Galatasaray ve Galatasaraylılık ile ilgili olan, Galatasaray’ı sevdiğimiz için söylediğimiz besteleri seviyorum. Diğer takımlara söylediğimiz besteleri değil, kendi takımımıza. Sonra kafamda rock formatında bir kuruyorum şarkıyı, iyi bir rock riff’i de gelirse tamamdır.
-Ölüm varmış korku varmış’ın kapanışındaki son paragraf tribünde söylemediğimiz bir kısım, ama çok da hoş olmuş bu haliyle…
O kısmı çok sıkı Galatasaray’lı olan bir arkadaşım yazdı, sözlerin samimiyetine çok inandığım için koydum.
-İki şarkıda da laylaylı bölümler var, seyirciyi pardon dinleyiciyi acaip galeyana getirici…
Var. Ben yazıyorum o kısımları. Lay lay bizim tribünde önemlidir. Tezahüratın pek coştuğu yerdir nihayetinde orası. Taraftar görevini yapar sözleri söyler, lay lay kısmında da eğlencesine bakar. Tezahüratta laylay esastır. Suratta acımsı ifadeyle söylenir.
- Başka tribün bestelerine de el atmayı düşünüyor musun?
Bir iki tane kendi yazdığım Galatasaray şarkısı var, fakat ben tribünün hali hazırda severek söylediği besteler üzerine bir şeyler yapmayı seviyorum. Aklımda yeni bir tane var ama bilmiyorum ne zaman yaparım.
- Tribünün profilini düşünürsen bu sert ve farklı tarzın sevileceğini düşünüyor musun ?
Valla ben Nevizade’yi yaparken hiç bu kadar sevileceğini beklemiyordum. Bizim bestelerin büyük coğunluğu ‘demode pop’ dediğimiz örnekler üzerine söylenmiş şeyler. İnsanlar o tona daha alışık tabi.
- Peki ileride bu iş nereye gider, kafanda neler yapmak var?
Tribünde severek söylediğimiz 8-10 bestenin rock versiyonlarını güzel bir prodüksiyonla bir cd’de toplayıp, taraftar albümü gibi Galatasaray’lılara ulaştırabilmeyi isterim. Bu yeni kaydı (ölüm varmış) biraz daha düzgün hazırladık, fakat video siteleri kaliteyi düşürerek yayınlıyorlar. Daha düzgün dinlenebilmesi için mp3 formatını da koydum gerçi. Düzgün bir prodüksiyonla bir cd hazırlansa, GS Store’da bulunabilse, stadda çalınsa... Daha da ne isteyeyim?
Not: İlk iki foto dergiden Tuncay Şen'e aittir...
19 Ekim 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder